Cumhuriyet Sözleşmesini İmzalayacağız

Ülkemiz ve emekçiler açısından oldukça zorlu geçen 2023 yılının ilk yarısını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli seçimlerinden birini geride bıraktık. Nisan ayı başında gerçekleştirdiğimiz 17. Olağan Genel Kurulumuzun ardından gündemimizin en önemli maddesi olan siyaset tartışmaları, 67. Hükümetin göreve başlamasıyla birlikte sona erdi. Bundan sonra en büyük dileğimiz ve isteğimiz, 67. Hükümetin, emekçilerin sorunlarını görmezden gelmemesi, bu sorunların çözümü için çeşitli adımlar atması olacak. Biz de bunun için mücadele edeceğiz. Çünkü, ülkemizde, yakın tarihin en büyük, en derinden hissedilen ekonomik krizini yaşıyoruz.

Artan hayat pahalılığı ve enflasyon, her geçen gün soframızdaki ekmeği, cebimizdeki paranın değerini biraz daha azaltıyor. Emeğiyle geçinen bizler artık zorunlu ihtiyaçlarımızı bile karşılamakta zorlanıyoruz. Sabit gelirlerimiz hem yüksek vergi oranları hem de artan hayat pahalılığı karşısında azalan gelire dönüştü. Ücretli çalışanların yarısından fazlası asgari ücrete mahkum edilmiş durumda. Emekçilerin örgütlenmesi engelleniyor, ekonomide büyümeyi yaratan, üreten bizler, hak ettiğimiz payı bir türlü alamıyoruz.

Haziran ayının büyük bir kısmını, asgari ücret tartışmalarıyla geçirdik. 2023 yılının ikinci altı ayında geçerli olacak asgari ücret, Komisyonun mutabakatıyla net 11 bin 402 lira olarak belirlendi. Oransal olarak yüzde 34 olan bu artış, oldukça önemli olsa ve emekçileri bir nebze de olsa rahatlatacakmış gibi görünse de elbette yeterli değil. İmzalanan asgari ücretin ardından henüz bir hafta geçmeden peşi sıra gelen zamlar, alım gücünü düşürmeye başladı. Başta temel gıda maddeleri olmak üzere zorunlu ihtiyaçların fiyatları artarken, dolaylı vergiler ve gelir vergisi emekçileri yine büyük bir çıkmazın içine soktu.

Bu çıkmazdan kurtuluşun tek yolu, daha önce de defalarca belirttiğim gibi, emekçilerin özgür bir şekilde sendikal haklarını kullanabilmelerinden geçiyor. Enflasyona, hayat pahalılığına, gelir eşitsizliğine karşı elimizde tek bir koz var, o da örgütlenmek. Sosyal adaleti ancak bu şekilde sağlayabiliriz. Diğer türlü, ülkemiz büyüdükçe, emekten sermayeye doğru gelir aktarımı devam edecek…

Biz, ülkemizin en büyük sendikasıyız, en büyük emek örgütüyüz. Bu büyüklüğümüzün getirdiği sorumluluk bilinciyle örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması ve emekçilerin daha huzurlu bir dünyaya kavuşmaları için mücadele ediyoruz. Biliyorsunuz, her yılın Ocak ve Temmuz aylarında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından sendikaların üye sayılarına ilişkin istatistik yayımlanır. Biz, Ocak ayında yayımlanan istatistikle 250 bin üye sayısını aşmış, Türkiye’nin en çok üyeye sahip sendikası olduğumuzu, milyonların üyesi olduğu büyük bir aile haline geldiğimizi ispatlamıştık. O günden sonra, örgütlenmeye hiçbir zaman ara vermedik. Örgütlenme büromuzun rakamlarına göre üye sayımız artmaya devam ediyor. Şu an 260 binden fazla üyemiz var. Ülke ekonomimizin en önemli işkolunda, ihracat şampiyonlarının, kar rekorları kıranların işletmelerinde çalışan, emeğinin hak ettiği değeri elde edebilmek için mücadele eden, evlerine helal lokma götürmekten başka hiçbir amacı olmayan, üreten, kazandıran ve kazandırmak isteyen 260 bini aşkın emekçi… Ve o 260 bin emekçinin, Türkiye işçi hareketinde 60 yılını geride bırakmış emek ocağı, Türk Metal Sendikası…

Evet, Türk Metal Sendikası, dergimiz size ulaştığı günlerde Türkiye sendikacılık tarihinde 60 yılını geride bırakmış olacak. Geriye dönüp baktığımda, sendikamızın, birçok badire atlatmış olsa da işçi sınıfının daha iyi koşullarda yaşaması ve çalışması için verdiği mücadeleden asla vazgeçmediğini görüyorum. Bugün ise bizden öncekilerin bize devrettiği bu bayrağı daha da yukarı çıkarmanın gururunu yaşıyorum. Aslında, bizim 60 yıllık tarihimiz, asla boyun eğmeyen, hakkı için mücadele eden, dayanışmayı bir an bile bırakmadan birlikte mücadele eden emekçilerin, işçi sınıfının tarihi. Bugüne kadar üyelerinin ona duyduğu güvenle ayakta duran, onlardan aldığı güçle mücadele eden ve Türkiye’nin en büyük sendikasına dönüşen büyük bir ailenin tarihi.

Biz, bu tarihi üyelerimizle birlikte yazdık, üyelerimizle birlikte büyüdük, üyelerimizin birbirlerine duyduğu hoşgörü ve kardeşlik duyguları ile sınıf mücadelemizi her geçen gün artırdık. Bahsettiğim bu başarılar elbette sözle sınırlı değil… Bu başarıların çeşitli göstergeleri var. İmzaladığımız sözleşmeler, sözleşmelerden sonra artan üye sayımız, alanlarda, meydanlarda kenetlendiğimiz sınıf kardeşlerimiz, bize doğru yolda olduğumuzu, doğru işler yaptığımızı ve işçi sınıfının umudunun bizde olduğunu gösteriyor.

Şimdi bu umudu yeniden yükseltmenin zamanı geldi. 2023 yılının en önemli gündem maddesine, ajandamızda, kalın harflerle zafere giden yol olarak belirtilmiş günlere yaklaştık. 2022’nin ilk günlerinde büyük bir zaferle imzaladığımız MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi, 31 Ağustos 2023 tarihinde sona eriyor. Üyelerimizin bize duyduğu güvenin verdiği güç ile yeni bir yola çıkıyoruz.

Türkiye’nin özel sektörün en büyük toplu iş sözleşmesinde yeni bir zafer kazanmak için hazırlıklara başladık. Önce üyelerimizin talep ve beklentilerini öğrenmek için bölgelerde anket çalışmalarımızı gerçekleştireceğiz. Sonra o anketlerde ortaya çıkan sonuçları Genel Merkezimizde sıkıca değerlendirecek, hiçbir üyemizin talebini göz ardı etmeden taslağımızı hazırlayacağız. O taslakta, yine MESS’e bağlı işyerlerinde çalışan her bir üyemizin katkısı, beklentisi yer alacak. Yani sözleşme taslağı, bir kez daha üyelerimizin kendi taslağı olacak. Onların düşünceleri ile şekillenecek.

Evet, yolumuz yine dikenli, işverenler bir kez daha yaşadığımız ekonomik durumu gerekçe gösterecekler. Ülkemizin içinde bulunduğu zor koşulları bahane edecekler. Dövizde yaşanan dalgalanmaları, sanayi üretimindeki daralmayı bir kez daha karşımıza çıkaracaklar. Evet, bunlar yaşanıyor. Ama bunlar yaşanırken sadece işverenler mi etkileniyor? Hayır aslında, bu durum onları etkilemiyor bile. Onlar karlarına kar katmaya, ihracat şampiyonu olmaya devam ediyor…

Bizim gerçeğimiz ortada. Ülkemizdeki ekonomik büyümeden sermayenin aldığı pay ortada, emekçilerin çektiği zorluklar ortada. Bizim küçülen ekmeğimiz ne olacak? Bizim temel ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlandığımız günlerde yaşadığımız kayıplar ne olacak?

Her gün artan fiyatlar, çarpıtılan enflasyon rakamları, siyasi belirsizlikler, bizden çok şey aldı götürdü… O yüzden, hiçbir bahaneyi kabul etmeden, Cumhuriyetimizin 100. yaşında, 100. yılına yakışan, Türkiye işçi sınıfının önünü açacak, tüm kayıplarımızı yerine koyacak Cumhuriyet Sözleşmesini imzalayacağız. Taslağımızı hep birlikte savunacağız, taleplerimizden geri adım atmayacağız. Müzakere masasından bir kez daha zaferle ayrılacağız. Bunu yine biz yapacağız. Ancak bunu yaparken de hiç kimsenin inandırıcı bulmadığı TÜİK rakamlarıyla o masaya oturmayacağız. O masada çarpıtılan enflasyon rakamlarından doğan kayıplarımızı da gidermek için yer alacağız.

Cumhuriyetimizin 100., sendikamızın 60. yılında, 2023’ün ikinci yarısında yeni mücadele alanlarında bir kez daha hakkımız için alanlarda olacağız. Her bir üyemizin katkısıyla daha da büyüyecek ve güçlenmeye devam edeceğiz. Türk Metal’in yürüttüğü mücadelede yer alanlarla, o mücadeleye katkı sağlayan, emeğin yanında saf tutanlarla birlikte bir sözleşmeden daha zaferle ayrılacak, yolumuza devam edeceğiz.